Atatürk’ün Kurultay Konuşmaları

Cumhuriyet Halk Partisi, “Halk Fırkası” adıyla 9 Eylül 1923 tarihinde kuruldu. Kadrosu, büyük oranda kurtuluş mücadelesinde boy gösteren kişilerden teşekkül etmekteydi.

Mustafa Kemal Atatürk, yaşadığı ve parti başkanı olduğu süreç içerisinde, partinin ilk dört kurultayına iştirak etmiştir. Biz de, bu sayfada kurultayların niteliğini belirtiyoruz ve Atatürk’ün bu kurultaylardaki konuşmalarının orijinal metinlerini sitemizde paylaşıyoruz. Aşağıdaki 4 maddenin her biri, kendi başlığına ait bilgileri ve Atatürk’ün o kurultaydaki konuşmasını içermektedir.

Birinci Kurultay (Sivas Kongresi) (4 Eylül – 11 Eylül 1919)

İkinci Kurultay (15-21 Ekim 1927)

Üçüncü Kurultay (10 Mayıs 1931)

Dördüncü Kurultay (9 Mayıs 1935)

Birinci Kurultay (Sivas Kongresi) (4 Eylül – 11 Eylül 1919)

Mustafa Kemal Paşa ve Sivas Kongresi katılımcıları, 1919.

Sivas Kongresi, esasen herhangi bir siyasal parti adı altında gerçekleştirilmeyen, siyaset üstü niteliği haiz bir kongredir. İşgale karşı yerel çerçevede sürdürülen mukavemet hareketlerini bir araya getirerek ulusal bir kapsama yaymak üzere toplanmıştır. Tüm işgal karşıtı ve yerel cemiyetler, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirilmiştir.

Toplanmasına Mustafa Kemal Paşa’nın önderlik ettiği, başkanlığını yaptığı bu kongrede, ayrıca kurtuluş mücadelesini millet adına yürütmek için, Heyet-i Temsiliye (Temsil Heyeti)’nin kurulmasına karar verilmiştir. Heyet-i Temsiliye, aynı zamanda, sonrasında kurulacak olan yeni devletin yürütme prototipi olarak kabul edilmektedir.

Mustafa Kemal Paşa’nın Sivas Kongresi’nin açılışında yaptığı konuşma:

“Muhterem Efendiler,

Vatan ve milletin halâsını istihdaf eyleyen sevaik-ı mücbire, sizleri bunca meşak ve mevani karşısında Sivas‘ta topladı. Celâdetperver azminizi tebrik ve beyanı hoşamedi eylemekle bahtiyarlığımı arz ederim.

Efendiler, muhterem heyetiniz, rehakâr müzakeratına girişmeden evvel bazı mâruzâtta bulunmama müsaadenizi rica ederim. Malûmdur ki milliyetler esasına müstenit vaitler üzerine 30 Teşrinievvel 1918 tarihinde Düvel-i İtilâfiye ile mütareke aktedildi. Milletimiz âdilâne bir sulha nail olacağını ümit etti. Halbuki mütarekename ahkâmı, vatan ve milletimiz aleyhinde her gün bir suretle suiistimal ve taarruz ve icbar suretiyle tatbik edildi. Düvel-i İtilâfiye’den kuvvet alan memleketimizdeki anasır-ı Hıristiyaniye milletimizin haysiyetini kesir ve ihlâl mahiyetinde çılgınca harekâta koyuldu. Garbî Anadolu‘da İslâm’ın harimi ismetine dâhil olan Yunan zalimleri Düveli İtilâfiyenin enzarı tesamühü karşısında canavarca fecayi ika etti.

Şarkta Ermeniler Kızılırmak’a kadar tevessü hazırlıklarına ve şimdiden hudutlarımıza kadar dayanan katliam siyasetine başladı. Karadeniz sahillerimizde Pontus krallığı hayalinin tahakkukuna bile çalışıldı. Adana, Antep, Maraş ve Konya havalisine kadar Antalya işgal ve Trakya da işgal mıntakasına ithal edildi. Payitaht-ı saltanat ve makarr-ı hilâfetin ise hükümdar saraylarına kadar boğucu bir tarzda işgali suretiyle kalbgâh-ı devlette ecnebi inhisar ve tahakkümü teessüs etti ve bütün bu hakşiken tasaddilere karşı hükûmet-i merkeziye, ihtimalki tarihte bir misli daha görülmemiş surette tahammül etti ve daima zayıf ve âciz bir mevkide kaldı. İşte bu ahval milletimizi şedit bir intibaha şevk etti. Artık milletimiz pek güzel anladı ki Düvel-i İtilâfiye bu vatanda mukaddesat ve mukadderatına sahip bir kudret ve irade-i millîye mevcut olmadığı zehabı bâtılına kapıldı. Ve bu zehap yüzünden cansız bir vatan, kansız bir millet nelere müstahak ise bîmehaba onların tatbikatına koyuldu, buna karşı tevekkül ve teslimiyetin inkırazı tam faciasından başka bir netice vermeyeceği kanaati teeyyüt etti. 

Efendiler, milletimizin sizler gibi münevveran ve hainiyetperveranı manzaranın elemli karanlıklarından naümit olmadılar. Çünkü onlar bilirler ki tarih bir milletin varlığını, hakkını hiçbir zaman inkâr edemez. Çünkü onlar kuvvetli bir iman ile kanidirler ki, bir nikab-ı bâtıl arkasından vatan ve milletimiz aleyhinde verilen hükümler, ortaya sürülen kanaatler muhakkak iflâsa mahkûmdur.

Efendiler, İtilâf Devletleri‘nin haksızlıkları ve hükûmet-i merkeziyenin zaıf ve aczi karşısında milletimiz mevcudiyetini ispat ve fiilî tecavüzlere karşı namus ve istiklâlini bilfiîl müdafaa hükmünü vermekte muztar kaldı. Matlup olduğu veçhile: şarkta harbi zailin her türlü meşakkat ve elemlerini görmüş ve bilhassa Ermenilerin vahşet ve zulümlerine sahne olmuş matemzede hudut vilâyetlerimiz namus ve istiklâl-i millîyi kurtarmak maksadıyla Müdafaa-i Hukuk-u Milliye, Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyetleri teşkil eylediler. Şarktan ve cenuptan tehlike hisseden Diyarbekir vilâyetimizde de Müdafaa-i Vatan Cemiyeti teşekkül etti.

Garpta Yunanlıların tecavüzü ihtimaline karşı teşekkül eden Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Yunanlıların sevgili topraklarımıza ayak basması üzerine ilhakı fiilen redde kıyam etti.

Trakya‘da, Kilikya‘da ve her tarafta millî cemiyetler teşekkül etti. Hulâsa garptan ve şarktan yükselen sadayı millet Anadolu‘nun en ücra köşesinde mâkes buldu. Binaenaleyh millî cemiyetler düşmanların esaret boyunduruğuna girmemek kastıyla millî vicdanın azm-ü iradesinden doğmuş yegâne teşkilât oldu. Bu sayede asırlardan beri müstakil yaşayan milletimiz mevcudiyetini âleme göstermeye başladı.

Efendiler, milletçe çare-i halâsın ancak kendi ruhundan ve kendi taazzuvundan doğacağı kanaati tahakkuk edince; bariz tehlikeler karşısında bulunan Şarkî Anadolu vilâyatı Erzurum Kongresi‘ni davet etti. Bu sırada idi ki cereyan eden muhaberat ve saik olan hâdisat ve zarurat ile de halâs-ı umumii vatanı istihdaf eyleyen Sivas Kongresi, bugün heyeti muhteremenizin vücuda getirdiği Umumi Kongre, 21 Haziran 1919 tarihinde karargir olmuştur.

Efendiler, burada azîm teessüflerle heyeti âliyenize arz edeceğim ki, memleketin ve milletin mukaddesatını teminde acz-ü meskenetten başka bir kudret gösterememiş olan hükûmet-i merkeziye sada-yı milleti boğmak, revabıt-ı müştereke-i millîyeyi kırmak ve bu suretle milleti daima mağlûp göstermek gibi ancak düşmanlarımızın hesabı menfaatine kaydolunan harekât-ı mezbuhane ve mütehalifede bütün celâdetini takındı. Bu hal tarihî millîmizde bittabi hükûmet-i merkeziye hesabına pek şaibedar bir fasıldır.

Teşekkür olunur ki Efendiler, millet ve kudreti millîyenin tamamen müzahiri olan namuskâr ordumuz, hükûmet-i merkeziyeyi ikaz suretiyle zararlar takim edilmiştir. Maahaza suitesirler bazı mertebe teahhuratı bâdi olmuştur. 

Hatırlarda olacaktır ki, Sivas Umumi Kongresi‘ne teşrifleri için 22 Haziranda vuku bulan davetnamede Erzurum Kongresi‘nden bahsedilerek 10 Temmuz, inikat için esas itibar edilmişti. Garbî Anadolu murahhaslarının bu zamana kadar Sivas‘a vâsıl olabilecekleri tahmin olunarak Erzurum Kongre Heyetinin de Sivas‘ta umumi içtimaa dâhil olabileceğine imkân tasavvur edilmişti. Halbuki Sivas Kongresi‘nin inikadı ancak bugün müyesser oldu. Aradan bir ayı mütecaviz zaman geçti. Bu uzun müddet zarfında Erzurum Kongresi Heyeti’nin intizar etmesinden ise zaten malûm ve müşterek olan makasıd-ı asliye ve nikat-ı esasiye üzerinde icrayı müzakerat ve ittihaz-ı mukarrerat eylemesi münasip görüldü. Ve sonra da murahhasların mahallî intihaplarına avdetleriyle mukarreratın fiilen tatbikatına başlamaları tercih edildi. Fakat kongre heyeti umumiyesi ve binaenaleyh Şarkî Anadolu namına Sivas Kongresi‘nde hazır bulunmak üzere Heyeti Temsiliye‘den bir heyetin tevkiline karar verdi.

Erzurum Kongresi‘nin beyanname ve nizamnamesi muhteviyatından başka hafî kalmış hiçbir karar yoktur. Yalnız Sadrazam Ferit Paşa’nın Paris seyahatinden avdetinde Anadolu‘da şuriş olduğuna dair vuku bulan bir tamimi kongrece büyük teessüflerle okunmuş ve muhalifi hakikat ve menafii memleket ve millete muzır bu gafilâne tebliğin derhal tekzibi şiddetle kendisinden talebedilmiştir. Bir de intihabı mebusanın tesrii talep olunmuştur. Erzurum Kongresi yalnız şarkî Anadolu murahhaslarından teşekkül etmiş bulunduğu için salâhiyetini bu daire dâhiline hasretmek mecburiyetini nazarı dikkatte tutmuştur. Ancak Garbî Anadolu ve Rumeli murahhaslarının iştirakiyle tecelli edebilecek âm ve şâmil salâhiyetin istimalini heyeti muhteremenizin huzuriyle meşrut ve mukayyet gördü. Hattâ bu sebepledir ki Şarkî Anadolu‘daki millî cemiyetlerin birleşmesinden hâsıl olan kütleye unvan verirken Şarkî Anadolu kaydı konuldu. Alelıtlak “Anadolu Müdafaai Hukuk Cemiyeti” yahut “Anadolu – Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” unvanı umumisi istimal edilmek ve bütün milletin hukuku namına kendi kendine salâhiyet vermek doğru olamazdı. Bu takdirde İstanbul‘da vukubulduğu gibi beş, on kişinin bir araya gelerek bütün milletin sahibi salâhiyet vekilleri imiş gibi indî ve sahibi asli olan milletle alâkasız bir teşebbüs mahiyetinde olabilirdi.

Bununla beraber Efendiler, Erzurum Kongresi bütün memleketin ve milletin ittihat ve ittifak noktasında şarkî Anadolu vilâyetlerince vilâyat-ı saire ile her nokta-i nazardan iştiraki mesai temini emeli katîdir üssülesasını kabul eylemiştir. Bittabi huzuru âlinizle münakit işbu Sivas Umumi Kongremizde vatanımızın yekpare, milletimizin yekvücut olduğunu lüzumu gibi ifade ve ispat edecek esasat vaz olunur.

Efendiler, Millet Meclisi‘nin toplanması için öteden beri gösterilen amali millîye karşısında hükûmet-i merkeziyenin bidayetinden beri aldığı ihmalkâr ve bilâhare mütemerridane ve Kanun-u Esasi‘ye külliyen mugayir etvarı son günlerde cereyanı millî tesiratiyle mümaşatkâr bir vaziyete girmiştir. İntihabata emir verildiği malûmunuzdur. Bunun tahakkukunu, inşallah azm-ü celâdetiniz vücuda getirecektir. Ancak buna takaddüm eden safha-i vakayide müteaddit veya münferit ecnebi mandaterlikleri gibi doğrudan doğruya hayat ve istiklâlimizle alâkadar bir mesele mevzuubahis olmaktadır.

Meclis-i Millî’nin henüz toplanmamış olduğu bir sırada matsur ve istiklâlini zayi etmiş olan hükûmet-i merkeziyenin münferit ve gayri meşru bir kararı veyahut amali millîyeye muhalif bazı tekâlif-i hariciyeye inkıyat ve serfüru etmiş gibi emrivakilerin ihtimali zuhuratına karşı Erzurum ve Sivas Kongreleri’nin ruhu millîyi temsilen ve birbirini takiben içtimai, muhakkak bir fali hayr-ü selâmettir. Mâruzâtım hitam bulurken vatan ve milletin fevz-ü halâsı gayesine merbut olan heyetimizin muvaffak-ı bilhayr olması temenniyatını bârigâhı ilâhiye refeylerim.”

İkinci Kurultay (15-21 Ekim 1927)

Sivas Kongresi, 1923 yılında Halk Fırkası’nın kurulmasının ardından, partinin birinci kurultayı olarak değerlendirildi. Zira, parti, kadrosu ile Müdafaa-i Hukuk temeline dayanıyordu. Dolayısıyla, ilk kez Cumhuriyet Halk Fırkası adı altında gerçekleştirilen bu kurultay, “ikinci kurultay” olarak toplanmıştır.

Kurultayda, Atatürk, kurtuluş mücadelesi sürecini, cumhuriyettin kuruluşunu, karşı-devrim girişimlerini ve inkılapları kaleme aldığı Büyük Nutuk’u okumuştur ve partinin değişmez genel başkanı olarak belirlenmiştir.

Türk İnkılabı’nın doğrultusunu belirtme adına; cumhuriyetçilik, halkçılık, milliyetçilik ve laiklik, partinin temel ilkeleri olarak açıkça belirtilmiştir. Aşağıda, Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Bey’in kurultay açış konuşmasına yer veriyoruz:

“Efendiler,

Cumhuriyet Halk Fırkası’nın büyük kongresini açıyorum. Fırkamız, geçen ıstırap seneleri içinde milletimizin hayatı ve şerefi için gösterdiği yüksek azim ve iradenin temsilcisi olarak bundan dokuz sene evvel meydana çıkmıştı. Bütün Anadolu ve Rumeli’yi kapsamak üzere ilk genel kongremiz Sivas’ta yapılmıştı. Sivas Genel Kongresi’nden evvel doğuda ve batıda bölgesel kongreler de yapılmıştı. Bunlardan benim iştirak ve riyaset ettiğim, Erzurum Kongresi’dir. Erzurum Kongresi tespit ettiği esaslar itibariyle kayda ve zikre değerdir. Sivas Genel Kongresi’nde müzakere konusu olan, aynı esaslar olmuştur. Bu esaslar açık olarak ve bütün memleketi kapsayacak şekilde kabul olunmuştur.
Gerçi o zaman kullandığımız unvan ile bugünkü unvan arasında fark vardır. Fakat teşkilat esas itibariyle korunmuştur ve bugün siyasi fırka halinde tecelli eden mevcudiyete başlangıç teşkil etmiştir. Bilhassa memleket ve millete ait genel gaye -ki genel selamet ve refahı teminden ibarettir- asli mahiyeti değişmeksizin takip olunmuştur. Dolayısıyla diyebiliriz ki, bugün açılışı ile iftihar ettiğim büyük kongremiz Sivas Kongresi’nden sonra teşkilatımızın ikinci büyük kongresi oluyor.

Efendiler, Sivas Kongresi’nde nasıl ki bütün milletin emellerini ve hissiyatını temsil etmek mevkiinde bulundu isek, bugün de Cumhuriyet Halk Fırkası’nın büyük kongresi ile bütün milletin hakiki hissiyat ve eğilimlerine tercüman olmak vazife ve mevkiinde bulunuyoruz.

Hakikaten halkın bütün tabakaları mefkurelerini temin edecek etkenleri ve unsurları fırkamızın icraat ve faaliyetinde arıyorlar ve buluyorlar.
Bu hakikatin en son ve bariz delili, son genel seçimlerde aziz ve necip milletimizin fırkamıza gösterdiği destek ve itimattır. Bunu şükran ve iftiharla yad ederim.

Efendiler, fırkamızın gelecekteki harekat ve icraatıyla alakalı tedbirleri burada hep beraber müzakere edeceğiz. Gelecek için en isabetli ve memleketin ihtiyaçlarına en uygun kararlara ulaşmaya çalışacağız. Gelecek senelerdeki icraatımızın Cumhuriyet ve halkçılık idaresi altında memlekete yeni saadetler, yeni şerefler kazandıracağına itimadım vardır. Efendiler, geleceğe ait tedbirler hakkında fikir alışverişinde bulunmadan evvel maziye ait vakalar ve hadiseler hakkında maruzatta bulunmak ve senelerden beri devam eden faaliyet ve icraatımızın milletimize hesabını vermek vazifem olduğu kanaatindeyim. Hadiseler ile dolu olan dokuz senelik bir devrenin tarihine temas edecek maruzat ve beyanatım uzun sürecektir. Fakat mesele, yapılması zaruri bir vazife olduğuna göre, beni mazur göreceğinizi ümit ederim. Maruzatta bulunmadan evvel, müzakere gündemimizin acil bir noktası vardır. Müzakere gündeminin birinci maddesinde bir ikinci reis seçimi meselesi söz konusudur. Efendiler, elimizde bir nizamname projesi vardır, bu henüz fırkamızın genel kongresinin tasdik ve tasvibinden geçmiş değildir. Dolayısıyla bu nizamname yapıldıktan sonra vakaları ve muameleleri ihtiva eden vaziyetler vardır ki, bunun bazı maddeleri ile bağdaşmamaktadır. Mesela umumi reis vaziyeti gereği vazifesini fiilen yerine getirememekte ve reis vekili olarak malumu aliniz İsmet Paşa Hazretleri fiili vazifeyi yerine getirmektedirler. Dolayısıyla zaten reis vekili mevcut iken tekrar bir reis seçimi bendenizce söz konusu değildir. (Doğru seslt ri.) Bununla beraber, bu hususu da yüksek oyunuza koymak istiyorum.
Reis Vekili mevcut iken, burada -ki nizamname dediğimiz projedeki- vazifeyi kendileri yerine getirebilirler. Eğer bu hususu kabul buyurursanız, Paşa Hazretleri ikinci reis vazifesini yerine getirirler. Bu hususu
yüksek oyunuza arz ediyorum. Kabul buyuranlar el kaldırsın! Oy birliğiyle kabul olunmuştur.

Şimdi efendim, diğer bazı noktalar vardır. Evvela bunların yapılması için riyaset mevkiini İsmet Paşa Hazretleri’ne terk edeceğim, ondan sonra müsaadenizle beyanatta bulunacağım.”.[1]

Üçüncü Kurultay (10 Mayıs 1931)

Tek parti rejimi konsolidasyon sürecini tamamlamış ve Türk İnkılabı sürecini karakterize eden devrimlerin birçoğu gerçekleştirilmişti. Toplumun devrimleri sindirmesini, ulus bilincine sahip olmasını sağlama adına, eğitim-kültür seviyesini yükseltme odaklı faaliyetler gerçekleştiriliyordu. Bu konjonktürde toplanan üçüncü kurultayda, ilk kez bir parti programı kabul edildi. Programda, kadınlara seçme-seçilme hakkının verileceğinin belirtilmesi dikkate değerdir. Ayrıca, partinin nihai hedefi olarak “bir dereceli seçim sisteminin uygulanması” fikri belirtilmiştir.

Benimsenen ilkelerin arasına, devrimlerin korunabilirliğini ve güncelliğini sağlamak adına inkılapçılık; ekonomik ve endüstriyel kalkınma adına devletçilik de dahil edildi. Böylece, daha sonra simgesel olarak da meydana getirilecek olan “Altı Ok” oluşmuş oldu.

Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Bey’in kurultayı açış konuşması:

“Efendiler,

Cumhuriyet Halk Fırkasının üçüncü büyük kongresini açıyorum. Bu münasebetle, fırkamızın muhterem murahhaslarını hürmetle selamlarken, duyduğum sevinç ve saadetin büyük olduğunu heyecanla arz ederim.

Arkadaşlar;

Birinci umumi kongremiz, bundan on iki sene evvel, Sivas’ta bir mektep dershanesinde yapılmıştı. Oraya gelen murahhaslar, türlü takipler altında, bir çok müşküllerle karşılaşmışlardı. Müzakerelerimiz dahili ve harici düşmanlarımızın süngü ve idam tehditleri altında vukuu buluyordu. Fakat, Türk milletinin hakiki his ve emellerini temsil ettiğine kani bulunan kongre heyeti, milli vazifesini ikmal lüzumunu her mülahazanın üstünde tuttu. Takip etmekte bulunduğumuz prensiplerin ilk esaslarını tespit etti. Ondan sonra da feragatle ve azimle o esaslar üzerinde yürüdü. Muvaffak oldu. Milli mefkûreye tam iman ve onun icaplarına tereddütsüz tevessülün neticesi elbette muvaffakiyettir. Bugünkü kongremizin işlerine başlarken, Sivas umumi kongresini yad etmekten maksadım: Onun, fırkamızca inkılabımızın tarihi bir hatırası olarak, mahfuz tutulmasında fayda gördüğümdendir. Millet için ve milletçe yapılan işlerin hatırası, her türlü hatıraların üstünde tutulmazsa, milli tarih mefhumunun kıymetini takdir etmek, mümkün olamaz.

Sivas umumi kongresinden bugüne kadar, bunca engellere karşı mefkûre yolunda attığımız adımlar göz önüne getirilirse, önümüzdeki senelerin fırkamız için vaat ettiği muvaffakiyet ufuklarının ne kadar geniş olabileceğini tahminde güçlük çekilmez.

Bu mülahazanın isabeti bir şarta bağlıdır. O şart; aziz milletimizin, mahabbet ve itimadının, fırkamızın üzerinden eksik olmamasına dikkatle ve feragatle çalışmaktır.

Fırkamız bunda kusur etmedikçe; selim hisli, vefalı, şuurlu milletimizin muhabbet ve itimadından daima emin olabiliriz.

Arkadaşlar;

On iki sene evvelki Sivas umumi kongresinde ve dört sene evvelki kongremizde olduğu gibi, fırkamızın bugünkü kongre heyeti dahi milletin hakiki hislerini, arzularını temsil mevkiinde bulunmaktadır. Bunun reddolunmaz bir hakikat olduğunu son umumi intihap neticesi açık bir şekilde göstermiştir.

Büyük milletimizin, fırkamıza göstermekte olduğu alaka ve itimada karşı en derin tazim ve hürmetle eğilir ve ona minnet ve şükranlarımızı sunarım.

Büyük kongrenin muhterem Azası;

Geçen devrede yaptığımız işleri bir beyanname halinde hülasa ettik. Burada ıttılaınıza arz olunacaktır. Önümüzdeki seneler içinde yapacağımız işleri ve alacağımız tedbirleri burada hep beraber düşünüp konuşacağız.

Arkadaşlar;

Her biriniz vatanın bir bucağından halkın içinden geliyorsunuz. Memleketin ihtiyaçlarına, halkın yeni dertlerine yakından vakıf bulunuyorsunuz. Fırkamızın prensiplerini tatbik eden İcra Vekilleri arkadaşlarımız da, içimizdedir. Müzakere ve münakaşalarımız birlikte olacaktır. Bu müzakere ve münakaşaların feyizli neticeler verebilmesi için, arkadaşların kayıtsız ve şartsız serbest konuşmaları, tenkidi icap eden noktalar görüldükçe, müsamahalı davranmamaları lüzumu tabiidir.

Arkadaşlar;

Biz; yüksek mefkûreli büyük bir fırka ailesinin, bir birine samimi arkadaşlıkla bağlı azasıyız. Müşterek mefkûre ve karşılıklı samimiyetin isabı, bir birimizi tenvir ve irşat ederek, umumi heyeti en isabetli yolda yürütmektir.

Fırkamız mensuplarının bu şiarı yükseldikçe, fırkamızda tesanüt, yüksek birlik ve milli mefkûre hizmet kudreti inkişaf eder. Yükselir. Birbirimizi irşat ve halkı tenvir etmekte yalnız fayda vardır. Bundan asla zarar gelmez. Fakat, aksinden çok zarar geleceği tecrübelerle sabittir.

Muhterem arkadaşlar; büyük kongre mesaisinin memleket ve milletimiz için yeni saadetler hazırlamasını temenni ederim.”

Dördüncü Kurultay (9 Mayıs 1935)

Atatürk’ün katıldığı son kurultayda, dil devrimini pekiştirme adına, partinin isminde yer alan “fırka” kelimesi, “parti” olarak değiştirildi ve partinin ismi resmen “Cumhuriyet Halk Partisi” oldu. Partinin programı, “Kemalizm” (Programda “Kamâlizm” şeklinde yazmaktadır.) ideolojisine dayanmak üzere tekrar düzenlendi. Bunun yanı sıra, parti tüzüğünde yapılan değişiklik ile, sonrasında “devletin partiyi içselleştirmesi ya da yutması” olarak anılacak olan parti-devlet kaynaşması vuku buldu. Bundan dokuz ay sonra, illerdeki parti başkanlıklarını, merkezi yönetimin temsilcisi olan valiler sürdürecekti. Ayrıca içişleri bakanı, partinin genel sekreterliği görevini üstlenecekti.

Cumhurbaşkanı Kamâl Atatürk’ün (O dönemde Atatürk, “Kemal” yerine “Kamâl” ismini kullanıyordu.) 4. kurultayda yaptığı açış konuşması:

“Kurultayın sayın üyeleri;

Karşılarında bulunmakla haz duyduğum delege arkadaşlarımı selamlarken; yüce ulusumuzu saygı ile anarım.

Bu anda, bundan önceki Kurultayları ve Partimizi doğuran ilk Sivas Kurultayını-ki, dış ve iç düşmanların süngüleri altında kurulmuştur – hatırlamak, geçen on altı yılın bütün hadiselerini göz önüne getirmeyi kolaylaştırır.

Uçurum kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… yıllarca süren savaş… Ondan sonra, içerde ve dışarda saygı ile tanılan yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet ve bunları başarmak için arasız, devrimler… İşte, Türk genel devriminin bir kısa diyemi.

Bayanlar, Baylar;

Partimizin her kurultayı, denebilir ki, bir dönüm başında toplanmıştır. 1927 Kurultayı, doğuda kopan azıyı yenerek Cumhuriyet’in sarsılmaz temelde olduğunun anlaşılmasına; 1931 Kurultayı güvenlik ve sükûnun kesin olarak kurulmasına rast gelir. Bu kurultayımız ise, geniş ölçüde gelişim devri içinde bulunduğumuz günlerde toplanmış oluyor,

Kurultayın, yeniden alacağı ilerleme ve yükselme tedbirleriyle vatanın yüksek yönetimini erdemli ellerinde tutan Partimizin, şerefli tarihini zenginleştireceğine şüphe yoktur.

Geçen Kurultaydan bugüne kadar, kültürel ve sosyal alanda başardığımız işler, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal çehresini, kesin çizgileriyle, ortaya çıkarmıştır. Yeni harfleri, ulusal tarihi, öz dili, ar, ilimsel müzik ve teknik kurumları ile, kadını erkeği her hakta eşit, modern Türk sosyetesi bu son yılların eseridir.

Türk ulusu ancak varlığını derin ve sağlam kültür sınırları ile çevreledikten sonradır ki, onun yüksek kapasitesi ve erdemi, uluslar arasında tanınır. Türk ulusuna doğunsal rengini veren bu devrimlerden her biri, çok geniş tarihsel devirlerin öğünebileceği büyük işlerden sayılsa yeridir. Bütün bu işler, Partimizin programını, özenle göz önünde tutarak başarılabilmiştir.

Tüzel, sağlık, sosyal, finans, ekonomi ve bayındırlık işlerimizde, hiç durmadan aldığımız yeni tedbirlerin iyi ve yerinde olduğuna kani bulunuyoruz.

Akdeniz’i Karadeniz’e demirle bağladık. Anadolu’da özel şirketler elindeki bütün yolları satın aldık; İstanbul ve İzmir’de liman ve rıhtım işleri devlet eline geçti; Diyarbekir kapısındayız. Antalya’ya, Erzurum’a, kömür yurduna durmadan gidiyoruz.

Devlet Demiryolları kurumu, bugün, kendi malımız olan beş yüz milyon liralık bir işi çevirmektedir.

Sayın arkadaşlar;

Geçen dört yılın başlıca işlevi ekonomi alanında olmuştur. Bir çok ülkeler, acunsal buhran karşısında sarsılmış ve umutsuzluğa düşmüşken biz, bu kapsal felaket önünde cuda irkilmedik. Yurdun ekonomisini yeni bir düzene yönetlemiş bulunuyoruz. Arsıulusal tecimi denkleştirerek, iç pazarı harekete getirerek kendimizi korumayı başardık. Asıl önde tuttuğumuz iş, geniş bir endüstri programını gerçekleştirmeye başlamak olmuştur. Bu program, tamamıyla gerçekleştiği gün, şüphesiz yurttaşın geçimi hissolunacak derecede genişleyecektir.

Tarım ve endüstri hareketlerimiz birbirini kollayan tedbirlerle yapılmaktadır.

Maden ürünlerimiz, son zamanlarda özel bir gelişim gösterdi. Umudumuz o dur ki gelecek kurultay maden işleriyle beraber deniz ekonomisinde bu gün almakta olduğumuz tedbirlerin verimli sonuçlarını dermiş olarak, toplanacaktır.

Görüyorsunuz ki arkadaşlar; yepyeni bir güdümlü ekonomi düzeni kurmakla uğraşıyoruz. Partimizin ekonomik anlayışı bu yöndeki programımızın, yurdun ihtiyaçlarını karşılayacak ve onu az zamanda gelişmeye ve genişliğe erdirecek en eyi program olduğunu gösterecektir. Yeni öğütleriniz ve direktiflerinizle, yeniden ilerleme ve yükselme tedbirlerimizi kolaylaştıracağınıza şüphe yoktur.

Bayanlar, Baylar;

Cumhuriyetin dış siyasada özenle güttüğü amaç arsıulusal barışı korumak ve güven içinde yaşamaktır. Komşularımızla dostluk ve eyi geçinme yolunda her gün biraz daha ilerlemekteyiz.

Sovyetlerle dostluğumuz, her zamanki gibi, sağlamdır ve içtendir. Kara günlerimizden kalan bu dostluk bağını, Türk ulusu unutulmaz değerli bir hatıra bilir. İki memleket arasında her yönden değetler, sıklaşmakta ve genişlemektedir. Sovyetler, Cumhuriyetimizin onuncu yılında, yüksek delegeleriyle, şenliklerimizde hazır bulundular.

Devletlerimiz, hükûmetleri ile ve ulusları ile, her fırsatta birbirlerine nasıl inandıklarını ve ne kadar güvendiklerini bütün dünyaya göstermektedirler. Son günlerde boğazlar meselesini ortaya koyduğumuz zaman, Sovyetlerin bizim tezimizdeki doğruluğu ve haklılığı bildirmiş olmaları, Türk ulusunda yeniden derin dostluk duyguları uyandırmıştır.

Türk – Sovyet dostluğu arsıulusal barış için şimdiye kadar yalnız hayır ve fayda getirmiştir. Bundan sonra da yalnız hayırlı ve faydalı olacaktır.

Arkadaşlar,

Geçen dört yıl içinde bir önemli hadise de Balkan Paktı’dır, Dört devlet; kendi güvenleri için ve Balkanların, karışma ve karıştırma konusu olmaktan çıkması için içten bir kanaatle birbirlerine bağlanmışlardır. Balkanlı bağlaşıklarımızla gittikçe artan bir beraberlik ve dayanışma siyasası güdüyoruz.

Yükenlerimizin gereklerini, kesin bir bayrılıkla gözetiyoruz.

Asıl dikkate değen, Balkan Paktının, daha bir yıl içinde, arsıulusal barış için büyük bir etke olduğunun anlaşılmasıdır. Balkan Paktı, gittikçe, Avrupa barışının başlıca temel taşlarından biri olmak yerindedir.

Geçen dört yılın şerefli hadiselerinden biri olmak üzere, İran Şahı’nın, sayın konuğumuz olduğunu kıvançla hatırlatırım. Bu şahsi tanışmadan iki memleketin kazandığı faydalar pek geniş olmuştur. İki kardeş ulusun arasını açacak hiçbir mesele kalmadığı ilan edilmiş ve birbirinin bahtiyarlığından kuvvetli olmalarından başka dilekleri bulunmadığı anlaşılmıştır.

Afgan devletinin uluslar sosyetesine girişini selamlamakla bahtiyar olduk. Bu kardeş ulus ile dostluk bağlarımız mutlu bir surette ilerlemektedir.

Yakın komşularımızla ve uzak devletlerle olan ilgilerimiz, genel olarak, nomal ve dostçadır. Arsıulusal ilgilerin gerektirdiği bütün değetleri ve konuşmaları kıvançla kolaylaştırıyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti arsıulusal ailenin, ancak faydalı, çalışkan ve iyi geçimli bir unsuru olmak amacındadır. Uluslar sosyetesinde ciddi barış ve el birliği isteğiyle çalışıyoruz.

Uluslar sosyetesinin, arsıulusal güveni arttıracak, geçmişten kalma hastalıkları iyileştirecek, insani sonuçlara varabilmesi başlıca dileklerimizdendir.

Arkadaşlar:

Arsıulusal durum nazik bir buhran geçirmektedir. Eski ve büyük anlaşmazlık, son çatışmalarla heyecanlı bir noktaya gelmiştir. Bugünkü yüksek insanlığın, ulusları birbirine yaklaştırma çarelerini bularak, genel güvensizliği ortadan kaldırılmasını ummak isteriz,

Bununla beraber bütün dünya gidişini göz önünde tutarak dikkatli, hazırlıklı, uyanık bulunmak lüzumuna kanyiz. Gene bu kanaatledir ki, dostluklarımıza bağlı ve bütün ilgilerimizde eyicil bir siyasa ile elimizden geldiği kadar genel barışı kurmak istiyoruz.

Bayanlar; Baylar;

Size biraz da partimizin son yıllardaki öz hayat ve kınavından bahsedeyim. Geçen kurultayın parti örgütlerine vermiş olduğu çalışma yöneti çok faydalı  ve verimli olmuştur. Parti üyeleri, prensiplerimizi anlatmakta, yaymakta ve bütün yurttaşların  sevgilerini, güvenlerini kazanmakta, kendilerinden beklendiği gibi hareket etmişlerdir. Parti seçimlerinin canlı ve özenli bir tarzda oluşu, siyasal hayatımızda önemli bir ilerleyiştir.

Partimizin, Halkevleri’yle bütün yurttaşlara kucağını açması vatanda sosyal ve kültürel bir devrim yaptı.

Sevgili arkadaşlar;

Cumhuriyet Halk Partisinin esas düşünce ve dileği, vatandaşları her türlü ayrılıktan korumak, onları, kendileri ve büyük Türk ulusu için faydalı kılmaktır.

Programımızda, iş bölümlerinin her birinde bulunan, yurttaşların özel ve genel asığları ve genlikleri, ayrasız, göz önünde tutulmuştur. Bu hakikatin bütün yurttaşlarca, yalın olarak, bilinmesi çok önemlidir. Bunu yurttaşlara anlatmak ve bu suretle onların sevgilerini ve güvenlerini kazanmak, parti üyelerinin kutsal ödevidir.

Türk ulusu kendisine hizmet edenleri, sürel bir surette, değerlemiş ve onlara ün vermiştir.

Son saylav seçiminde Partimizin ulusun güvenini kazanması bize, çalışmamızda yeniden büyük şevk ve kuvvet vermiştir.

Ulusa hizmet yolunda bütün varlığımızla çalışmak, parti üyelerinin bozulmaz andıdır.”

_____________

[1]: Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt 19, Kaynak Yayınları, s.19-20.

Bu sayfa, TurkInkilabi.com’un özgün içeriğidir.