Yazdığı Şiirler

Bu başlıkta Atatürk’ün gençliğinde ve sonraki yıllarda yazdığı şiirlerini derledik. Ayrıca, Atatürk’e ait olduğu düşünülen iki şiire (Kadid-i İstibdat ve Beşike Hâdisesi İçin) kendisine ait olduğu şüpheli olduğundan bu başlıkta yer vermedik, konuyla ilgili okuma yapmak için tıklayınız.

BİR ASKERİN MEZARINA

Şurada, kabrin üzerinde konulmuş bir,

Beyaz taş var, onun altında bayraklar

Temevvüç ederken, kelleler uçuşurken…

Celâdeti tâbân olurken aldığı cerîhai mevt

İle bu âlemi hîçîye vedâ etmiş bir

Asker yatıyor…

Onun hâbı istirahate çekildiği şu

Makberin üzerine rüfekası eşki teessür döktüler.

Kadınlar dümü rizi mâtem oldular. İhtiyarlar

Nâle eylediler, çocuklar ağladılar.

Şu söğüt ağacının nim setreylediği senin

Mezarın üzerine bir zırh başlık ile kılıç hak,

Olunmuştur. İşte orası o kahramanı muhteremin

Câyi istirahatidir. Ne mutlu ki, hâki pâye vatan

Ona nâilini intizar olmuş!…

Mustafa Kemal*

*1899 yılında yayımlandığı bilinen bu şiir, Sadi Borak’ın aktardığına göre Atatürk’e ait değildir; Mustafa Kemal isimli bir bahriyeliye aittir, o kişi de sonrasında Gönder soyadını almıştır.

HAKİKAT NEREDE? (OĞUZOĞULLARI)

 Gafil, hangi üç asır, hangi on asır

Tuna ezelden Türk diyarıdır.

Bilinen tarihler söylememiş bunu

Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,

Dinleyin sesini doğan tarihin,

Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak

Yalan tarihi gömüp, doğru tarihe gidin.

Asya’nın ortasında Oğuz oğulları,

Avrupa’nın Alplerinde Oğuz torunları

Doğudan çıkan biz, Batıdan yine biz

Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz

Türk sadece bir milletin adı değil,

Türk, bütün adamların birliğidir.

Ey birbirine diş bileyen yığınlar,

Ey yığın yığın insan gafletleri!

Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde,

Dünya o zaman görecek hakikat nerede,

Hakikat nerede?

Mustafa Kemal*

*Atatürk bu şiiri 1932 yılında İsmail Habib Sevük’e dikte ettirmiştir.

FİKRİYE!
Bir hüzün gibi geldi geçti vuslatımdan,
Şekvacı olmadı yorgun başımdan.
Lezzet-i şinasiydi sunduğu kahve fincanından,
İzmihlâli mümkün değil sızlayan vicdanımdan.
Varsın çeksin bu dimağ, unutmaz seni,
Kimse dolduramadı yürekteki yerini.
Bir kadeh gibi sunmuştun ölümsüz sevgini,
Çaresiz yürek nedendir, bilmedi kadrini.
Terk-i hayat ne der, bilemem amma,
Bir ümmid-i hayaldir buluşmak orada.
Dilerim sübut bulur, kanayan yara da,
Aşk-ı muhabbet biter mi cennet-i alâda.
İçsende bir kadeh hayat iksirinden,
Zamansız ayrıldım, bilinsin Fikriye’den.
Bıkmadım ki doyayım o narin ellerinden,
Ummid-i aşkım saracak onu cefakâr teninden.
Mustafa Kemâl
26 Ağustos 1926  sabahı/Çankaya
Not: Bu şiirin Atatürk tarafından yazıldığı bilgisi ve şiirin içeriği ilk kez Eriş Ülger tarafından paylaşılmıştır. Ülger’in anlatımına göre, eski Türkçe ile kaleme alınan şiiri Atatürk, Hamideye Kruvazörü ile Giresun’dan Ordu’ya geçerken kamarasına çağırdığı yaveri Salih Bozok’a (Küçük boy cep defterine) dikte ettiriyor.
La vie est brève
Hayat kısadır,
Biraz hayal,
Biraz aşk,
Ve sonra Allahaısmarladık.
Hayat boştur.
Biraz kin,
Biraz ümit,
Ve sonra Allahaısmarladık.

Kaynakça

“Bir Askerin Mezarına” ve “Hakikat Nerede?” isimli şiirlerin kaynağı için tıklayınız.